Harvard tarafından yapılan ve 75 yıla yayılan mutluluk araştırmasından basit bir sonuç çıktı: İyi ilişkiler bizi mutlu ve sağlıklı tutarlar.
Japon Zen rahip Jikisai Minami’ye göre ise hayatta illa anlam aramaya gerek yok.
Wellness sektörünün bu kadar popüler olmadığı 1960’lı yıllarda mutluluk üzerine yapılan araştırmalar iki bin yıl önceki Aristo’nun öğretilerinin ötesine geçememiş gibiydi.
O zamanki araştırmacılara göre mutluluğun anahtarı gençlik ve hayattan beklentilerinin ölçülü olmasıydı. Bir başka deyişle mutluluk, anlamlı hedefler belirlemekten ziyade kişinin genlerine veya koşullarına bağlı olan ve esasen tesadüfi bir durumdan başka bir şey değildi. Daha mutlu olmaya çalışmak daha uzun boylu olmaya çalışmak kadar anlamsız bulunuyordu.
Her ne kadar araştırmalarda dini vecibeleri yerine getirmek, sosyalleşmek, spor yapmak gibi klasik tavsiyeler yer alsa da kendini başkalarıyla karşılaştırmamak, başkaları hakkında daha pozitif algılara sahip olmak ve yaptığı tercihlerden memnun olmak da mutlu insanların özellikleri arasında sayılıyor.
Geçen ay katıldığım New York Times Wellness Festivali’ni izlerken aklıma düşen soru şuydu: Mutlu olmak sağlıklı bir zihin yapısını mı teşvik ediyor, yoksa öyle bir zihin yapısını benimsemek mi insanı daha mutlu yapıyor?
Şurası kesin: Psikoterapi gibi yollarla zihin yapınızı değiştirmek meşakkatli ve uzun sürüyor. Ayrıca sonuç da garanti değil.
Stanford’dan mutluluk profesörü Sonja Lyubomirsky bu nedenle daha basit davranış değişiklikleriyle insanların iyi hissetmelerini sağlayıp sağlayamayacaklarını araştırmış. 2005 yılında yayınladığı bir araştırmaya göre altı hafta boyunca öğrencileri kan vermek ve başka öğrencilere ödevlerinde yardım etmek gibi basit ama tatmin edici işler yapmışlar.
Bir diğer grup da annelerine mektup yazıp onlara tüm emekleri için şükranlarını iletmiş. Sürenin sonunda bunları yapmayan kontrol grubuna göre iyilik yapan ve şükreden grubun çok daha fazla “mutlu olduğu” gözlemleniyor.
Amerikan Psikoloji Derneği'ne göre mutlu olmak isteyen bireyler “iyimserlik, cesaret, iş ahlakı, gelecek öngörüsü, kişilerarası beceriler ve sosyal sorumluluk” gibi bir kişide bulunabilecek en olumlu özelliklere odaklanmalı.
İyi ama mutluluk üzerine yapılan binlerce kontrollü araştırma, meditasyon, “olayın iyi tarafını görme” çalışmasının içerisinde nasıl kaybolmayacağız? Ayrıca mutluluk arayan bizler kısıtlı zamanımızda şükretmeye mi, günce tutmaya mı, meditasyona mı yönelmeliyiz?
Yetmiş beş yıllık mutluluk araştırması
Bu sorunun cevabını New York Times Festivali’ne konuk olarak çağrılan Harvard’lı ünlü psikiyatrist ve Zen Budizm rahibi Robert Waldinger’in konuşmasında bahsettiği ve neredeyse 90 yılı deviren, Amerika’nın ve hatta dünyanın belki de en uzun mutluluk araştırmasını dinleyince buldum.
Çalışmanın başlangıcı 1938 yılına dayanıyor ve Harvard’daki erkek öğrenciler denek olarak kullanılarak fiziken ve ruhen sağlıklı genç erkeklerin davranışlarını tespit etme amacını taşıyor. (Çalışmayı ilk sponsor eden çok katlı Amerikan mağaza zinciri aslında mağazalarında çalışacak bölüm yöneticisi seçmek için bu işe giriyor.)
İlk grup denekler 1939-1944 yılları arasında orada okuyan üniversite öğrencilerinden seçiliyor ve aralarında, sıkı durun, geleceğin başkanı John F. Kennedy ve Washington Post editörü Ben Bradlee de var.
Denekler fiziksel testlere tabi tutuluyor, psikiyatristlerle saatlerce konuşuyorlar, ailelerine çocukluklarıyla ilgili envai çeşit soru soruluyor. Mezun olduktan sonra da her on yılda bir benzer testler tekrarlanıyor. Deneklerin bazıları İkinci Dünya Savaşı’na katılıyor, bazıları pazarlama, finans, emlak alanında çalışıyor, bazıları da örneğin tuğla ustası oluyor. Yıllar geçtikçe denekler çeşitleniyor ve sorular da derinleşiyor: Bu zaman zarfında dünya görüşünüz ne kadar değişti? Uzun dönemde sizi mutlu ve sağlıklı kılan şeyler neler?
Araştırmacılar, çalışma başladıktan 63 yıl sonra, yani 2001 yılında o sırada 70-80’lerinde olan deneklerin en önemli ortak özelliklerini açıklıyorlar: 50’li yaşlarında mutlu bir evliliklerinin olup olmadığı.
Çalışmaya sonradan katılan Waldinger deneklerin arasına eşleri de katmış ve çiftlerin nasıl sosyalleştiklerini de araştırma konusu yapmıştı. Binlerce sayfalık soru-cevap, tükürük tahlili, genetik analizi, kolesterol sonuçları, mülakatlar ve beyin MR’larından sonra vardığı ve bizimle paylaştığı basit sonuç neydi peki?
“Yetmiş beş yıllık bu araştırmadan çıkan kesin mesaj şuydu: İyi ilişkiler bizi mutlu ve sağlıklı tutarlar. Nokta!” diyor Waldinger. Eşler, aile ve arkadaşlarla kurulan ve derin güvene dayanan, güçlü, uzun süreli ilişkiler mutluluğu işaret ediyorlar; başarı, servet veya ün değil.
“Bu o kadar bariz bir sonuç ki açıklamak için sahneye çıktığımda bana güleceklerinden korktum.” Waldinger’in mululuk üzerine 2015 tarihli bu konuşması tersine, şu ana dek 40 milyon izlenmeyle izlenme rekoru kıran TED konuşmalarından biri olarak sayılıyor.
Zen Budizm’e göre mutluluk
Bir diğer Zen rahip ise Fukui Eyaleti’nin Reisenji Tapınağı’nın baş rahibi olan ve Japonya’da “aykırı rahip” olarak ünlenen Jikisai Minami.
Japonlar’ın mutluluk tavsiyesi için sıkça başvurduğu biri olan Minami’nin 2023 yılında çıkardığı kitabı “It’s Okay Not to Look for the Meaning of Life: A Zen Monk’s Guide to Living Stress-Free One Day at a Time” (Hayatta Anlam Aramamak Mümkün: Bir Zen Rahibinin Hayatı Gün Gün Stressiz Yaşama Rehberi) ile insanın kendi gerçeğini kabul etmesinin önemine değiniyor.
Hayatta sadece yaşamanın ve ölümün gerçek olduğunu anlatan ve otuz sekiz denemeden oluşan rehberin konu başlıkları gerçekten ilginç:
- İnsanlar umut veya hayaller olmadan da yaşarlar.
- İstediğiniz insan olamasanız da önemli değil.
- Başkası için bir şey yapın, kendiniz değil!
- Hayat olumsuzdur ve bu da normaldir.
- Pişmanlıklarla da yaşanır.