11 Haziran 2025

Yaşı ilerleyen yönetici sorunu

İçişleri Bakanlığı’nın yeni düzenlemesine göre, daha güvenli bir sürüş ortamı yaratmak amacıyla 65 yaş üstündeki vatandaşlar her iki yılda bir, 80 yaşını geçenler ise her yıl doktor kontrolünden geçecekler. Öğrenmiş oluyoruz ki Türkiye’de otomobil kullanmak, devlet yönetmekten çok daha ciddiye alınması gereken bir şeymiş

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan

İçişleri Bakanlığı’nın “yeni eylem planında” ileri yaşlardaki sürücüler ile ilgili düzenlemeler yapılması da varmış.

Buna göre 65 yaş üstündeki vatandaşlar her iki yılda bir doktor kontrolünden geçecekler. 80 yaşını geçenlerde ise süre bir yıla indiriliyor.

Bu düzenleme ile görme, işitme ve refleks gibi yaşla birlikte zayıflayan sürüş yetenekleri takip edilerek, daha güvenli bir sürüş ortamı yaratılacakmış.

Söz konusu yaş sınırlamalarının eski dönemlerin yaş algısına göre yapıldığı belli.

65 yaşın artık “ileri orta yaş” olduğunu söyleyen hekimler filan bu işe ne der, bilemiyorum tabii.

Ancak kabul etmek gerekir ki yaş ilerlemesi görme, işitme ve reflekslerde sorunlara neden olabiliyor ve İçişleri Bakanlığı’nın bu konuyu ciddiye alması da tebrike şayan.

Ve bu vesileyle de öğrenmiş oluyoruz ki Türkiye’de otomobil kullanmak, devlet yönetmekten çok daha ciddiye alınması gereken bir şeymiş.

Çünkü Türkiye’yi halen yöneten ve yönetmeye talip olan “ileri yaşlıların” böyle bir kontrolden geçmeleri gerekmiyor.

Oysa bazı melekelerde ilerleyen yaşla birlikte ortaya çıkan gerileme, otomobil kullanmak kadar devlet yönetmeyi de etkiliyor olmalı.

Geçenlerde ABD’de önemli bir tartışma konusu olmuştu: Ortaya çıktı ki eski Başkan Biden’ın akli ve zihni melekelerindeki gerileme, bilinçli olarak kamuoyundan ve seçmenden saklanmak istenmiş.

Bu durumun anlaşılması kaçınılmaz olana kadar Biden, Trump’ın karşısında Demokratların adayı idi.

Ancak bu gerileme toplumdan saklanamaz hale gelince Biden adaylıktan çekildi ve yerini yardımcısı Kamala Harris’e bıraktı.

O sırada da kampanya hayli ilerlemişti. Trump’ın seçimi kazanmasında bunun ne kadar rolü olduğunu bilemiyorum ama Biden’ın rahatsızlığı saklanmamış olsaydı, belki de Demokratlar çok daha güçlü bir aday bulabilirlerdi.

ABD bizi ilgilendirmiyor tabii, biz kendimize bakalım.

Cumhurbaşkanı şu anda 71 yaşında.

Allah ömür verirse önümüzdeki seçimde tekrar aday olup bir beş yıl daha görev yapmak istiyor ki seçimin normalinden beş altı ay erken yapılacağını varsayarsak 74 yaşında olacak.

Seçilirse 79 yaşına kadar da bu görevde kalacak.

Ve kendisinin sağlık durumuyla ilgili hiçbir şey bilmiyoruz.

65 yaşından sonra yavaşlayan refleksler vs. 79 yaşına gelmiş bir kişiyi daha çok etkiliyor olmalı ki bunu da 80 yaşından sonra ehliyet için hekim muayenesinin her yıl tekrarlanacak olmasından anlıyoruz.

MHP Genel Başkanı şu anda 77 yaşında ve çok sevdiği klasik otomobilleri kullanabilmek için iki yılda bir hekim kontrolünden geçmek zorunda kalacak. Ama partisini ve Türkiye’yi yönetmesi için buna gerek olmayacak.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli

Elbette her ileri yaşlının mental sorunlar yaşayacağını iddia edemeyiz.

Geçenlerde Rahmi Koç’u gördüm, 95 yaşında, nazar değmesin zımba gibiydi!

Cumhurbaşkanı’nın da şu ana kadar bir sorun yaşamadığını biliyoruz.

Ayrıca kişisel sağlık verilerinin alenileştirilmesi de kişilik haklarına aykırı, bu da bir başka gerçek.

Dünyanın başka demokrasilerinde bu işler nasıl yürüyor, bilemiyorum.

Bizdeki gibi koltuğa yapışmak, ölene kadar ben yöneteceğim diye tutturmak demokrasilerde pek rastlanan bir şey değil.

Bu tür durumlar otoriter rejimlerde yaşanıyor. Onun için demokrasi içinde bu sorun nasıl çözülüyor, bilmiyoruz.

Ancak vatandaşların kimi seçeceklerine karar verirken bu en temel bilgiden yoksun olmalarının bir eksiklik olduğu da çok açık.

Demokrasi dışındaki rejimlerde ise bu hiç dert edilmiyor, çünkü sistem zaten o bir kişinin ölene kadar iktidarını koruması ve kendisinden sonra da bir varisinin (genellikle büyük oğul oluyor) görevi devralması olarak kendini gösteriyor.

Cumhurbaşkanı’nın bir seferinde hipoglisemi nedeniyle aracında bayıldığı ve beceriksiz şoförü ve korumaları yüzünden dokuz dakika süreyle zırhlı aracında mahsur kaldığını hatırlıyorum.

Bir de 2011 yılında bağırsaklarından laparoskopik bir operasyon geçirdiği açıklanmıştı.

Arada bir toplantılarda uyuyakaldığı ile ilgili videolar filan görüyorum ama doğrusunu isterseniz o sıkıcı toplantılarda ben de uyurdum.

Yani şimdilik yönetmeye engel bir durumu yok görünüyor.

Sorun da zaten bugünden kaynaklanmıyor.

Soru şu: Yaş ilerledikçe kaybolacak bazı melekeleri, “Türkiye’yi uçurmasına” engel olacak mı, olmayacak mı?

Ve böyle bir durum ortaya çıktığında Biden’a yapıldığı gibi bu durum gözlerden kaçırılamaz hale gelene kadar örtbas edilecek mi, edilmeyecek mi?

Bu tür sorunların, halkın iradesini sakatlamasına izin vermemesinin yolları bulunabilecek mi, yöneticilerin kendi insaf ve vicdanlarına mı kalacak?

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini bir süre yürüttü.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazetesi ve dergilerini yayınladı.

Askerlik görevi Kara Harp Okulu'nda yapıldıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe geri döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu.

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınlandı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğu yapıldı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yıl sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda ise Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğüne getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grubu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi kitap olarak yayınlandı. 

"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ve futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Adalet Bakanı’nın yüzü kızarır mı?

Hakkında bunca süreye rağmen iddianame hazırlanmayan eski İBB Medya A.Ş. Genel Müdürü Dr. İpek Elif Atayman, küçücük bir cezaevi aracında, ani bir nakil kararıyla götürüldüğü Afyonkarahisar Kapalı Cezaevi’ne ranza verilmediği için beş gün süreyle yerde yatmış. Adalet Bakanı bu nakil kararının hangi gerekçeyle alındığını yüzü kızarmadan açıklayabilecek mi?

Bahçeli’nin “kurucu anayasası” kuş mu, deve mi?

MHP Genel Başkanı, bayram mesajında “kurucu anayasadan” söz ediyor. Bahçeli’nin dilinin altında bir başka bakla var gibi geldi bana

Bu “yetenek” vardı da niye kullanmadınız?

Türkiye’yi 23 yıldır tek başına yöneten Cumhurbaşkanı’nın, bir muhalefet lideri gibi “Türkiye’yi hak ettiği seviyelere ulaştıracak, irade, tecrübe, birikim ve ufuk ancak bizde vardır” sözlerini okuduğumda elimde olmadan kahkaha attım. Yaşadığımız gerçekler, bu heyetin Türkiye’yi iyi yönetemediğini, olanaklarını çarçur ettiğini, bir gelecek vizyonuna bile sahip olmadıklarını gösteriyor

"
"